Kaza süsü verilmiş dantellerle uğraşıyor. İçtiği gazozlardan kapak yapıyor. Geçen mevsimleri soğuk sıcak diye anlatıyor. Gününü boş boş geçiriyordu.
Bazı inançsız varlıklar araştırmalar yaparken, hesaplar sorarken, şansı filan ararken, o bildiğin inanmıyordu.
Gazete kupürlerine bakmıyor, köşe yazılarını okumuyor, duvardaki resimleri görmüyor, beyazlamış saçlarına kır düşmüş diye anlatmıyor. Zamanını boşa harcıyordu.
İleri geri giden, aşağı yukarı beş insan vardı önünde! Fakat o olduğu yerde put gibi duruyordu.
Zaman harcayarak, vakit kazanan insanlar. Kara delikte kaybolmuş uzaylılardan farksızdır! Böyle söylüyordu.
Ne dersiniz, sürekli zaman kazanabilir miyiz?
Sinekler burun deliklerinin peşinde, kokunun değil. Ayılar tembellik peşinde, bal değil. Kuşlar korkudan uçuyor, özgürlükten değil. Balıklar boşuna çırpınıyor, yüzmek için değil.
Birilerinin kaçtığı ülkelerde yaşıyoruz. Bazılarının gasp ettiği haklarımızı istiyoruz. Eskiden bizim olan şeyler artık başkasının ya da sahip olabileceğimiz hiç bir şey yok.
Petrol çıkarsa zengin, silah kaçarsa güçlü, uyuşturucu satarsa baron, kitle imha olursa terörist olan gururlu insanlar tanıyoruz.
Haklarında filmler, diziler ve hatta efsaneler dinlediğimiz bir sürü insanın etkisi altına giriyoruz.
Din adamları, aktivistler, rahipler, yogiler, ve hatta halk önderleri. Durun durun! Yaşam koçları ve Hindistan’dan gelen ayrıca açlıkla baş edemediği için, aklına gelen her fikri paraya dönüştüren, filozoflar bile var.
Bazen enteresan şeyler anlatıyorlar. Neye inanıyorsak onu yaşıyormuşuz. Hayal kurmak işin mayasıymış. Harekete geçmemiz gerekiyormuş. Yaşam bize bahşedilmiş ve onunla ne istersek yapabilirmişiz.
Milyarlarca insan hayal edip hareket ediyorken inandığı şeyi yaşasaydı.
Bu yaşam kime bahşedilmiş olurdu?
Ey kanaat önderi!
Gerçek şu ki!
Baktığımız ekranın içinde duran her kanalı izleme hakkına sahibiz. Yayını yapan bizde olsak kanalı değiştirme hakkımız var.
Ve bu yaşam bize bahşedildi.
Buradan tüm insan üstü yaratıklara büyük tekamül diliyorum.
Kaza süsü verilmiş dantellerle uğraşmaya, içtiğim gazozlardan kapak yapmaya, geçen mevsimleri soğuk sıcak diye anlatmaya, günümü bomboş geçirmeye devam edeceğim.
İleri geri giden, aşağı yukarı beş tane insan var önümde! Ben olduğum yerde kalacağım.
Böyle güzel yazılarla gününü boş geçirene ne mutlu .)
zamanım vardı 🙂 keyf olsun!
“Zaman harcayarak, vakit kazanan insanlar. Kara delikte kaybolmuş uzaylılardan farksızdır!” çok beğendim…
? Güzel rastlantı öyleyse keyf olsun..
Bence kişisel gelişim adı altında kendimizi aşırı zorlamaya başladık aman zamanı yakalayalım, aman güçlü olalım, iyi olalım diye! Her bilgiyi, her emek harcadığımız şeyi, her düşünceyi paraya çevirme yoluna düştük. Evet teknik öğrendim hadi para kazanalım! Belki de boşluğa düşen herkes biraz kendini bulma savaşına girdi birileri de bunu kullandı. Evet belki de olduğun gibi iyisindir! Kişisel gelişime meraklı, enerji eğitimi almış biri olarak sadece bilgimi yazılarımla paylaşmayı sevdim. Kişisel gelişim, hayatın bir parçası olmak istediğin yeri bulmana yardımcı olacak bir şey. Kişisel gelişim uzmanlığı yan bir basamak. Psikolojiden beslenen alt zeminde psikoloji eğitimi almamış birinin de katkısı ne kadar sağlıklı olur. Yazı aldı götürdü beni nerelere:))) Dolayısıyla insan nasıl mutluysa öyle yaşamalı birileri entel birileri dantel olabilir kişiye kalmış:)))
Her insanın farklı bir dersi var. Kişilik geliştirmeye ihtiyaç duyanla nitelik kazanmak isteyen arasında çok fark var. Benimde garip bulduğum şu. Bugün öğretilen teknikleri aslında 500 yıl öncede öğretiyorlardı. İnsanların bu eksik bilgiyi 500 yıl sonra almaya hazır olmalarını aklım almıyor. Ne derler bilmem kendini bulmak yerini bulmak bu gelişim metoduyla mümkün değil gibi. 🙂
Aslında var olan bilgiler kutsal kitaplardan tutun her düşüncenin içinde yerleşik. kesinlikle katılıyorum ama biraz şu kapitalist sistem “sen de eksik var, bu yüzden bunu tamamla” diyor. Her şeyde daha fazlasını ister hale geldik bilgi bile… yani bizim sahip olduğumuz fikirler bile bize yerleştiriliyor. Ham düşüncelere ulaşamıyoruz. Çok kapsamlı bir konu esasında içinden çıkılmaz gibi geliyor. Ama sanırım değerlere bakmak lazım en belirleyici şey bu olmalı. Nitelik kazanma ve ihtiyaç duygusu birlikte de olabiliyor. Fakat değerlilik duygusu için varolmak bile yetiyor ama nitelik arıyoruz. Aradığımız şey içimizde belki…
kendi özgün halimiz ve niteliğimiz parlamalı bence. bunun içinde biraz yaratıcı olmak gerek. dışarıdan gelen nicelik kazandıran şeylere çok vakit harcarsak sonra beklenen etki olmayacak. bilgi kazanmak ve düşünmek insanda hareketsizlik yaratıyor. sonu da yok! aldıkça alıyorsun. lakin bilmeden yaşamak hareket etmek ve yeteneğine güvenmek sürecini herkes başka anlıyor. teslimiyet gerekiyor diyelim. 🙂
Hımm ne güzel ve doğru tespitler. Özellikle çok fazla bilginin hareketsizlik kattığına inanıyorum. Mükemmeliyetçilik doğuruyor. Bu yüzden iç sesi dinlemek, risk almak ve cesaret gibi kavramlara da ket vurmadan hareket etmek gerekiyor. Yani hiçbir nesne, hayvan olduğundan daha farklı olma çabasına girmiyor. Teslimiyet “nokta” denir. buna. Bu fikirlerinizden daha çok bahsedin lütfen yazılarınızda… çok güzel tebrikler.
Aslında var birçok yazımda 🙂 ruhsal gelişim etiketiyle.. Yanlış anlaşılmasın.. Kendi ruhsal gelişimim ahah.. Teşekkür ederim. Keyf olsun.
Ben takip ediyorum birkaç yazınızı okudum diğerlerine de bakarım. Her gelişim kendine özeldir. paylaşıldıkça güzeldir. Beni de takip etmeyi unutmayın:)
Aynen bir mukabele 🙂