Koyu maviden, açık kızılı çalıyor.
Sokak lambalarını söndürüyor.
Odanın tam ortasına çöküyordu.
Şu hafif mavi güneşliği, önümden çek!
Gece içinden düşünsün, sanane.
Dünya volta atacak birazdan!
Mavi-pembe sessizlik,
3250 metre yükseklikten,
muhteşem ışık oyunları eşliğinde,
olay çıkaracak.
Neredeyse geleceğim yere varmış gibiydim!
Cennetin ön izlemesini, dört gözle beklerken.
Durduk yere içimi ısıtıp, gölgeme can verdin.
Öyle boş boş bakma olur mu?
Kuşları bile heyecanlandırıyor bu durum!
Önce bülbüller ötüyor.
Doğunca, serçeler ötecek.
Sonra, güvercinler “guuuk-guuuk” diyecekler.
Kumrular, zaten çok zarifler.
Horozlar, gürültü yapacak.
Kargalar, gak guk edecek.
Baykuşlar paydos diyecek.
Çünkü; bazıları için, mesai bitiyor!
Varlığınızı anlatan, ağzınızı sulandırır.
Doğuşu 24 saat süren, 5 dakika da nasıl batsın!
Çabuk batsa da;
Gece 4’te aklıma gelen parlak fikirler gibi,
içime doğacaksın birazdan!
Fransa’da bulutların içine.
Roma’da kalıntıların üstüne.
Kamboçya’da kısa boylu palmiyelere.
Şangay’da binaların arasına.
Endonezya’da okyanusun üzerinden sahile.
Bangkok’ta ibadethanenin kapısından içeriye.
Grand kanyon’da tepemizden yeryüzüne.
Hongkong’ta boş su kanalının içine.
İzlanda’da buz dağlarının böğrüne.
Norveç’te dağ yamacındaki bitkilere.
Bali’de kiremit rengi küçük girdaplara.
Avustralya’da kocaman bir adanın tepesine.
Hırvatistan’da çağlayanların
arasındaki iskeleye.
Yunanistan’da vadinin göbeğine düşen zeytine.
Ufuk, bacaklarını ayırırken.
Gelecek, başını uzatırken.
Dalgalar, eğilmeye başladığında.
Rüzgar, kulağımıza fısıldarken
Güne bakanlar, birbirine aşık olurken.
Yeryüzüne, ateşin düşecek!
Mesai yeni başlıyor, sevgilim!
Süzülen kanatlar var, gök yüzünde.
Suratında, dalgalar, köpükler var.
Gözlerin ayna, gülüşün pul pul.
Saçlarımla oynayan, bir sürü parmağın var.
Omzumdan tut, sırtına giydir, beni!
Dişlerinde duran, zalim çocuklar gibi.
Gözlerinde parlayan, nefis umutlar var.
Parmaklarım değince,içinden şarkı söyleyen,
içim geçince, dudaklarını ısırır.
Gözümü kırpmadan, sözümü kesmeden,
doğan güneş!
Kurtuluş haberini, ver artık dünyaya!
Yeryüzünü koruyan meşela misali,
düştü gönlüme!
Güneşin merhameti, şu an içimizde.
Aşka vuran güneş, kolay batmıyor!
Bak şurada, güneşin kızarttığı, malum kayısılar var!
“Saçlarımla oynayan, bir sürü parmağın var.
Omzumdan tut, sırtına giydir, beni!” Kaleminden akan ruhuna kurban ??
Şifa olsun! ?
Öyle boş boş bakma olur mu?
Kuşları bile heyecanlandırıyor bu durum!
Önce bülbüller ötüyor.
Doğunca, serçeler ötecek.
Sonra, güvercinler “guuuk-guuuk” diyecekler.
Kumrular, zaten çok zarifler.
Horozlar, gürültü yapacak.
Kargalar, gak guk edecek.
Baykuşlar paydos diyecek.
Çünkü; bazıları için, mesai bitiyor!
…
Bütün bunlar olurken biz ne yapacağız, nasıl bağıracağız, boş boş bakmak olmaz tabi. ??
Uzanıp ohhh desek yeterli bence.. ?
ne güzel betimlemeler buldum burada!
“Çabuk batsa da;
Gece 4’te aklıma gelen parlak fikirler gibi,
içime doğacaksın birazdan!”
“Aşka vuran güneş, kolay batmıyor!”
sen de sevmiş olacaksın ki bold!
güzeli güren ruhuna sağlık.
? Güneş daha yeni doğdu.. Bi de batışı var.. ?
Sahi mi? 🙂 Hadi Bakalım !
?
Sabah güneşini avuçlarıma koymuşlar gibi hissediyorum.
Çok güzel olmuş. ☀?
Günün aydın olsun ☀️
Nice ?
?
Gün ne güzel aydı öyle 🙂
Oh ☀️
Laptoptan yazmıştım buradan da yazayım çok güzeldi
Bol şifa olsun ?